3 Eylül 2016 Cumartesi

The Leftovers 1. Sezon İncelemesi

Hayatım boyunca okuduğum kitapların ve izlediğim şeylerin bir şekilde bir anlam ya da bir yol göstermek için karşıma çıktığı gibi garip bir inancım var. Yani nedense hiçbir zaman öyle aylık edebiyat dergilerini ya da gazetelerin kitap eklerini karıştırıp ne, neden çok satmış gibi istatistiklerle okuma listemi şekillendiren biri olmadım. Bir şekilde o kitabın okunma zamanının gelmesiyle karşıma çıkıp hayatımdaki bir şeylere yön vereceğine inandım. Temmuz ortasında Dostoyevski'nin 1866 yılında yayımlattığı Suç ve Ceza'sını okumaya başladım. Bugün bu eserin dünya klasikleri arasında yer aldığını, üzerine yazılmış yüzlerce yazının olduğunu hemen herkes biliyor. Benimse burada kelimelere dökmek istediğim şey bambaşka bir şey: The Leftovers televizyon dizisi.

The Leftovers: Alışmanın Dayanılmaz Ağırlığı


Keskin ve alakasız bir geçiş gibi dursa da The Leftovers ve Suç ve Ceza'nın benim için birçok ortak noktası var. Her şeyden önce hissettirdikleri duyguların paydaşlığı tek başına yeterince sağlam bir argüman. Suç ve Ceza'nın bir yerinde -yanlış hatırlamıyorsam Marmeladov'un ölümünden sonra- şöyle der Raskolnikov: 


"Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!"